AİMSAD Dergisi - Sayı 38 (Eylül-Ekim)

Makale 70 AİM SAD DERGİSİ Eylül - Ekim 2021 Kurumsallaşma üzerine Dr. Engin Sağdıç - YönetimDanışmanı – ÖğretimÜyesi - [email protected] Aile şirketlerini pazarda yaşanan değil, aile içinde yaşanan rekabet yok eder. Gazetelerde sık sık “Üç kardeş yol- larını ayırdı, miras kavgası şirketi ba- tırdı, 85 yıllık şirket iflas etti, iktidar krizi şirketi iflasa sürükledi” gibi çok sayıda haber çıkmıştır ve bunlara sü- rekli olarak yenileri eklenmektedir. Şirketlerin yok olmalarına neden olan sadece krizler ya da ekonomik ortam değildir. En az bunlar kadar önemli bir diğer neden de aile içinde yaşanan sorunlardır. Aile içi anlaşmazlıklar ve kişisel egolar şirket faaliyetlerini olum- suz etkilemekte, çatışmalar karar alma süreçlerinin yavaşlamasına, doğru ka- rarların alınamamasına çeşitli fırsatla- rın kaçırılmasına ve şirketin geleceğine odaklanılamamasına neden olmak- tadır. Aile şirketlerinin başarısız olup dağılmalarının ve yok olmalarının ana nedeni ne yazık ki kendileridir. Aile şirketi Önce tanımda uzlaşalım. Stockholm School of Economics’de yapılan bir çalışmada, aşağıda yer alan üç özellik- ten bir tanesini bulunduran ve kont- rolü bir aile tarafından sağlanan şirket, aile şirketi olarak tanımlanmıştır: n İşletmede üç veya daha fazla aile üyesi etkindir. n İki veya daha fazla kuşak şirketi kontrol etmektedir. n İşletmenin yönetimini arkadan ge- len kuşağa verme niyetindedirler. Yani aile şirketleri, büyük ölçüde karar alma aşamasında aile bireylerinin etkili olduğu ve aileden gelen en az iki ku- şağın çalıştığı şirketlerdir. İşletmenin geleceğine karar verenler genel olarak aile içindendir. Bu şirketleri diğerle- rinden ayıran birçok fark bulunmakta- dır. Aile şirketleri, aile ve iş unsurlarını aynı anda içermektedir ve içinde duy- gusal boyutu barındırmaktadır. Yani aile ile iş arasındaki rollerde mantık ve duygusallık ilişkisi iç içe geçmiş du- rumdadır. Yani aile şirketlerinin sosyal ve davranışsal boyutu, ekonomik bo- yutu kadar önemlidir. Bu durum hem başarıyı hem de başarısızlığı berabe- rinde getirmektedir. Aile şirketi kavramı, şirketin büyük- lüğü ile ilgili bir kavram olmayıp şir- ketin yönetimi ile ilgili bir kavramdır. OECD’nin Türkiye Ekonomi Anketi (2018) raporunda Türkiye’de şirket- ler dört grupta ele alınmaktadır: n Küçük ölçekli ve düşük verimlilik özelliklerine sahip çoğunlukla kayıt dışı olan işletmeler. n Orta ölçekli (250 kişiden az yıllık çalışan istihdam eden ve yıllık net satış hasılatı veya mali bilançosundan her- hangi biri 125milyon lirayı aşmayan iş- letmeler) ve aile şirketi olan işletmeler. n Profesyonel olarak yönetilen büyük ölçekli resmi işletmeler. n Start Up’lar Şirketin yönetimi bir ailedeyse, şirket mikro, küçük, orta büyüklükte, bü- yük hatta dev büyüklükte de olsa da, o şirket bir “aile şirketi”dir. Aile şirketleri çoğu zaman girişimci olan birinci kuşağın geleceğe ilişkin planlama yapmadan, günün olanakla- rıyla şirketi kurması ile faaliyetine baş- lamakta, belirli bir büyüklüğe kadar kurucu ve az sayıda çalışanı ile hızla ilerlemekte, geliştikçe ve sermayeleri arttıkça diğer aile bireylerinin de ka- tılımı ile orta ya da büyük ölçekli şirket konumuna erişmektedir. Başlangıçta, büyümenin ne zaman gerçekleşeceği ve bu durumda neler yapılacağı hak- kında bir plan bulunmadığından, or- taya çıkan sorunlar zaman içinde tek tek çözülmekte ancak büyüme arttık- ça sorunlar da artmaktadır. Kurucuların enerjileri tükenmeye baş- ladığında bazen etraftan alınan du- yumlar ve tavsiye ile hemen “Çocuğa devredelim” veya “Profesyonelleşe- lim” gibi aceleci kararlar alınmakta- dır. Ancak bir sonraki nesil üyelerinin bilgi, beceri ve yeteneklerine göre şirkette görevlendirmesi için her- hangi bir kariyer planlaması yapılıp yapılmadığı, şirkette işin gereğine uy- gun sorumluluk üstlenmeleri için bir hazırlık olup olmadığı soru işaretidir.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTIwNDM4Nw==