AİMSAD Dergisi - Sayı 38 (Eylül-Ekim)

Makale 62 AİM SAD DERGİSİ Eylül - Ekim 2021 Çalışma hayatında kadın Zeynep Erçağlar - Ata Yatırım İnsan Kaynakları Direktörü Erkekler, kadınlara önemli olmadı- ğını düşündükleri işleri bıraktılar, aileye bakmak, yemek yapmak gibi. Gerçek sizce de böyle mi? TÜİK’in “İstatistiklerle Kadın, 2020” raporuna göre; Türkiye’de 15 ve daha yukarı yaştaki istihdam edi- lenlerin oranı kadınlarda yüzde 28,7, erkeklerde yüzde 63,1’dir. Tarihsel süreçte baktığımızda kadın, aile yapısının ataerkil oluşu sebebiyle evde ücretsiz aile işçisi olarak çalış- makta iken sanayi devrimi ile birlikte ücretli olarak işçi statüsünde çalışma hayatına atılmaya başlamıştır. Çok zor şartlarda çalışmak zorunda bırakılan kadın ucuz emek olarak görülmüştür. Ne yazık ki, bu bakış açısı günümüze kadar süregelmiş, bu alanda verilen mücadeleler sonucu kat edilen yo- lun sonunda dahi halen kadın-erkek işgücüne baktığımızda, kadınların daha az ücret ile aynı işi yaptıklarını ve hatta kadınların aynı iş için kendi- lerinin daha az ücret talep ettiklerini görmekteyiz. Cinsiyet eşitliği söyle- minin bu kadar hayatımıza işlemişine ve bu konuda harcanan bunca çabaya rağmen halen eğitimli kadınların dahi bilinç altında bu eşitsizliğin ne kadar büyük bir yer ettiğini araştırmalar or- taya koymaktadır. Sanayi devriminde kadın ve çocukla- rın ucuz iş gücü olarak çalıştırılmaları erkeklerin iş bulamamasına sebep ol- muştur. Aynı zamanda zor şartlarda çalışan kadınlar ise çalışmamayı, evle- rine, eski hayatlarına dönmeyi tercih etmişlerdir. Bu durumlar aile ücreti kavramını ortaya çıkararak ücret sa- vaşının erkekler üzerinde sürmesine neden olmuştur. Erkeğin aile için ça- lışan statüsü ve bu sebeple daha fazla ücret kazanma olgusu böylelikle or- taya çıkmıştır. Türkiye’de tarihsel sürece baktığı- mızda Tanzimat Dönemiyle birlikte başlayan kadın işgücü kırsal alandaki atölyelerde düşük ücretle çalışan ka- dınlardan oluşmaktadır. Gerçek an- lamda kadın işgücü düzenlemelerinin yapılması Cumhuriyet Dönemi ile başlamıştır. Cumhuriyetin kurulması ile kadın toplumun kalkınması süre- cinde en önemli yapı taşlarından biri olarak görülmüş ve bu anlamda ka- dınların ekonomik ve sosyal statüleri yükseltilmiştir. Bu konuda dünyaya öncülük edilmiştir. Ancak kadın çalı- şan oranı istenen seviyelere çekileme- miş, istihdam tarım sektöründe üc- retsiz aile işçiliği seviyesinde kalmıştır. Dünya genelinde bakacak olursak geçen zaman içerisinde kadınların eğitim oranları yükselmiş, çalışma hayatına katılımları gün geçtikçe art- mıştır. Ancak cinsiyet eşitsizliği dedi- ğimiz, kadın – erkek iş ayrımı, kadına daha az ücret anlayışı ve kadınların kariyer yollarının kapalı olması gibi sorunların varlığı devam etmektedir. Literatürde “Cam Tavan Sendromu” kadının iş hayatında ikinci pozisyon- da tutulmasına neden olmuştur. Cam tavan aşılamayan engelleri ifade eder. Performansınıza, eğitiminize ve yet- kinliklerinize bakılmaksızın sadece cinsiyetinizden dolayı tercih edilme- me durumudur. Sebeplerine baktığı- mızda en başta kadınların üst düzey pozisyonlarda başarılı olamayacağını düşünen erkek yöneticilerin koyduğu engeller yer almaktadır. Kadınların mevcutta üstlendikleri sorumluluk- ların fazla olması, anne ve eş önceli- ğinin bulunması, hayatlarının belirli dönemlerinde hamile kalarak işten uzaklaşmaları, erkeklere göre daha duygusal yapıya sahip olmaları ve bu duygusallığın kararları etkileyeceğini düşünüyor olmaları gibi nedenlerle başarılı üst düzey yönetici olmaya- cakları fikri süregelmiştir. Sadece erkekler tarafından konulan engeller belirleyici değildir. Aynı za- manda kadınların da hem cinslerine yaptıkları engellemeler, hatta kadının kendi kendine koyduğu engeller de mevcuttur. Ben bu engellemelerin içerisinde en çok kişinin kendi ken- dine koyduğu engelleri aşmakta zor-

RkJQdWJsaXNoZXIy MTIwNDM4Nw==