AİMSAD Dergisi - Sayı 35 (Mart-Nisan)

Makale 52 AİM SAD DERGİSİ Mart - Nisan 2021 2021’in yönetilmesi gereken üçgeni Çetin Ünsalan - Gazeteci / [email protected] Pandemi yılının ardından 2021, herkesin umutlarını tazelemek istediği bir sene olarak önümüzde duruyor. Elbette umut çok önem- lidir. Ama bu umudu gerçekçi birtakım geliş- melerin üzerine kurgulamazsak, ciddi sapma- ları da yaşamamız kaçınılmaz. Şu bir gerçek ki; içinde bulunduğumuz sene de zorlu sınavları beraberinde getirdi. Düz mantıkla baktığınızda, girdi maliyetlerindeki yükselişten, düşen iş hacimlerine ya da kazanç oranlarına kadar ciddi sapmaların yaşanması- nın muhtemel olduğu bir yıl içerisindeyiz. Bir tarafta ekonominin dönüşümü, teknolo- jinin hayatımıza, üretim modellerimize, müş- teri ilişkilerimize daha çok dahil olduğu, öte tarafta ekmeğin aslanın midesine girdiği bir süreci, eş zamanlı, az hatayla ve sonrası için umut besleyecek şekilde yönetmek gerekiyor. Yine bu yılın değişmez aktörü finans yöneti- mi... Finans kaynaklarının daha da değerlendi- ği ya da tersten baktığınızda maliyetlendiği bir süreci yaşamaya hazırlanmak gerekiyor. Bu, firmaların ayakta kalabilmeleri ve okyanusu geçip derede boğulmamaları için elzem. Son dönemde finans piyasalarının hakim ol- duğu bir algı ortamında, ABD ve AB’de ya- pılan yardımların, dünyada tekrar parasal ge- nişleme ortamı yaratacağı söylemlerine fazla itibar etmemenizi öneririm. Zira bir önceki yardımlar bize gösterdi ki, bu hibe niteliğin- de dağıtılan paralar ya geçim zorluğu çeken insanların tüketimlerine ya da nispeten iyi durumda olanların altın tasarrufuna yöneldiği sonucunu getirdi. Örneğin; son ABD yardım paketinin dağılımı- na baktığınızda, yüzde 50 oranında bireylere hibe söz konusuyken, geriye kalan rakam da yarı yarıya zor durumdaki şirketlere ve küçük işletmelere gidiyor. Fakat finans piyasaları bunu tekrar iki bin’li yılların başındaki gibi bir parasal genişleme olarak anlatarak, iyimserlik pompalamaya ve elbette buradan da ellerinde riskli olan varlık balonu sayılabilecek değerleri riskleriyle birlik- te devredecek ortam yakalamaya çalışıyorlar. Bu nedenle reel ekonominin aktörleri, yaratı- lan bu ortama ve bilhassa olumluya dönüştü- rülmeye çalışılan bu algı ortamına itibar etme- melidir. Onun yerine ders çalışması gereken ve yönetmek zorunda olduğu üç temel alan bulunuyor. Buna geçmeden önce insan kaynağı ve ben- zeri hayati faktörleri dile getirmediğimi belirt- mek isterim. Yani finansınızı nasıl etkin ve adil bir şekilde yönetmeniz gerekiyorsa, insan kay- nağınıza da benzer bir yaklaşım sergilemeniz, firma hayatiyeti açısından olmazsa olmazların başında geliyor. Tekrar kritik üçgene dönersek... Yönetilmesi gereken bu üçgenin bir kenarını tedarikçile- riniz oluşturuyor. Tedarik zincirinin ne kadar önemli olduğu sanırım pandemi sürecinde bir kez daha anlaşıldı. O nedenle al-ver politikası yerine, uzun vadeli yol alınabilecek, yol arka- daşı özelliği taşıyan tedarikçilerinizi bir kenara ayırmalısınız. Onlarla dönüşen ekonominin yapısına göre iş birliklerine gitmeli ve belki de gelişmeyi beraber sağlayacak ortak projelere imza atmalısınız. Meseleyi ‘parasıyla değil mi? İstediğim yerden alırım’ tarzında algılamaya devam edenler açısından, önümüzdeki süreç ciddi bir tedarik sıkıntısını da beraberinde ge- tirmeye aday. Yani; ilişkide sadakatin öne çık- tığı bir sürecin önemini anlamalıyız. Esasen, geleneksel piyasaların eski yapısında bu kültür var. Tek yapılması gereken o alanı biraz daha hatırlayarak canlandırmak. İkinci kritik üçgen kenarı bayiler... Bu süreçte bayi teşkilatının mutlaka masaya yatırılması, sürekli nabız yoklanması, bayiler arasında ada- leti bozan unsurlar varsa giderilmesi gerekir. Öte yandan bu yapıda nicelik peşinde koşmayı da terk etmenin şart olduğu bir dönemdeyiz. Yani kaç bayinizin olduğu değil, nitelikli, iş yapan, işinizi geliştiren ve bir takım ruhu içe- risinde sizi geri besleyen bayilerden oluşan bir yapıyı şekillendirmelisiniz. Aksi takdirde bu ödeme probleminden, bayilerdeki şişmeye kadar birçok sorunu beraberinde getirir. Ör- neğin ocak ayında beyaz eşya satışlarının aylık yüzde 59 arttığını birçok medya organında okudunuz; izlediniz. Fakat işi bayi kanalına, yani perakendeciye sorduğunuzda aksine sa- tışların düştüğünü görüyorsunuz. Bu tip bir üretim artışı ancak kendini kandırmak ve gü- nün sonunda bayiyi, bayiyle birlikte kendini patlatıp, bu piyasa özelinde spot yaratarak tek- rar dönüp kendini vurmaktır. Bu nedenle nite- lik ve iletişim konusu özellikle yönetilmelidir. Üçgenin son kenarı ise müşteriniz. Artık kla- sik bir müşteri ilişkisinden çıkıp farklı bir dil geliştirmenin elzem olduğu bir yönetim an- layışı sergilenmek zorunda. Ekonominin satış üzerine değil, değer yaratmak üzerine kurgu- landığı yeni yapıda ‘mal orada, isteyen alsın’ tavrı sürdürülebilir değil. Bu tarz yaklaşıma sahip olan işletmelerin kısa sürede piyasadan çekileceğine hep beraber şahit olacağız. Bu üçgeni iyi yönetenlerin ise olumsuzluklardan korkması için bir sebep yok. Göreceksiniz ki; onlar yarının ekonomisinde de yerlerini ala- caklar. Bu nedenle tedarikçi, bayi, müşteri üçgenini iyi yönetmek gerekiyor. Fakat bunun da bir anahtarı var. O da gerçekler. Gerçekleriyle yüzleşen, sorun varsa yönetmeyi tercih eden hiçbir işletme çok büyük sıkıntılar yaşamaz. Kendini kandırmak ise, kendi elinizle firma- nızın içine koyduğunuz bombadan başka bir anlam taşımaz.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTIwNDM4Nw==